9 Aralık 2015 Çarşamba

Giriş

Şu anda içinde bulunduğunuz odada yalnız değilsiniz. Zaten kendinizi en yalnız sandığınız zamanlarda bile siz hiçbir zaman yalnız olmadınız. Allah'ın görevlendirdiği yazıcı melekler sürekli sizi izliyorlar. Ağzınızdan bir kelime çıkmasın, hemen yazıyorlar. Her adımınızı, her düşüncenizi, her yaptığınızı, yapmanız gerekip de ertelediğinizi, hepsini eksiksiz kaydediyorlar. Küçük büyük hiçbir şeyi ayırt etmiyorlar. Siz uyuyorsunuz, onlar yine yanınızdalar. Unutmaları ya da yanılmaları mümkün değil, emrolundukları şeyi kusursuzca yapıyorlar.
Öte yandan size vekil kılınan ölüm melekleri de bekliyorlar. Neyi mi? Size verilmiş olan sürenin dolmasını. Sizin için tayin edilen ecel geldiğinde canınızı onlar teslim alacaklar.
Bu arada hiç hesaba katmadığınız, hatta belki de aklınızdan bile geçirmediğiniz gizli şahitleriniz de var: Elleriniz, deriniz, işitme ve görme duyularınız. Hesap günü gelip de tüm şahitler biraraya toplandığında Allah'ın dilemesiyle onlar da konuşacaklar. Eğer Allah'tan korkup sakınanlardan değilseniz sizin aleyhinize şahitlik edecekler. Kısacası büyük bir olağanüstülük söz konusu ama tüm bunlar büyük bir sessizlik içinde devam edip gidiyor. İşte dünyadayken sizi bir an olsun yalnız bırakmayan bu gibi şahitlerin hepsi, hesap günü sizin için şahitlik yapmak üzere biraraya gelecekler. İnsan Allah'a kul olsun diye yaratılmıştır ve denenmektedir. Çok değil, ortalama 60 sene gibi bir süre dünyada kalacak ve sonra Allah'ın huzurunda hayatının her anından hesaba çekilecektir. Herkesin kendi kazandıklarını öğrenmesinin yani şahitlerin dinlenmesinin ve kitabının eline verilmesinin ardından, sonsuz hayatı için Allah hüküm verecektir. Eğer kitabı sağ yanından verilirse, artık o kişi ebediyen kurtulmuştur. Ama kitabı sol yanından verilenlerden ise o zaman şöyle diyecektir:
"... Bana keşke kitabım verilmeseydi. Hesabımı hiç bilmeseydim. Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi. Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı. Güç ve kudretim yok olup gitti." (Hakka Suresi, 25-29)
Artık bundan sonra tutuklanıp yüzüstü sürüklenerek bir daha hiç çıkmamak üzere cehenneme götürülecektir.
İnsanın bu kötü sona düşmesinin ardındaki sebep, yaptıklarının her an kaydedildiğini, bunların bir gün kendisine bildirileceğini ve hesap vereceğini ummadığı için, Allah'tan ve O'nun tehdidinden korkup sakınmadan yaşamını tüketmesidir. Bu insan, ahirete, hesap gününe ve cehennem gibi dehşet verici bir ebedi ceza yerine kesin bir biçimde iman etmediği için, yaptığı kötü işlerden ötürü korkup sakınmaz ve Allah'ın sınırlarını çiğnemekte bir sakınca görmez. İşte Allah korkusu, bir insan için hem imanının çok keskin bir göstergesi hem de onun ebedi hayatını belirleyecek çok önemli bir özelliktir. İnsan, ancak ve ancak Allah'tan korkup sakınırsa kurtulacaktır.Hesap günü yaşanacak olayları düşünüp de korkuya kapılmamak ise mümkün değildir. Fakat bu korku yalnızca iman edenlere özgü bir korkudur. Çünkü Allah'ın pek çok ayetinde tarif ettiği imtihan ortamının, yazıcıların, şahitlerin ve herkesin biraraya getirilip toplanacağı hesap gününün kesin birer gerçek olduğuna ancak müminler kayıtsız şartsız inanırlar ve kötü bir sonla karşılaşmaktan korkarlar.
Sizin de yaptığınız herşey, anbean kayda geçiyor; bunları okuduğunuz an da buna dahil. Hızla Allah'a hesap vereceğiniz güne doğru yaklaşıyorsunuz. Gelin siz de Allah'tan korkun ve Allah'ın hoşnutluğunu kazananlardan olun:
... Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takva (Allah korkusu) dır. Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının. (Bakara Suresi, 197)

8 Aralık 2015 Salı

Allah Kuran'da Kendisi'nden Korkmayı Emrediyor

Herşeyden önce iyi bilinmelidir ki, Allah korkusu birtakım cahil insanların sandıkları gibi, yalnızca peygamberlere ya da evliyalara has özel bir üstünlük değil, tüm iman edenlerin kalplerinde taşıdıkları ve diğer tüm insanların da taşımaları gereken bir duygudur. Çünkü Allah Kuran'da Kendisi'nden korkulmasını emretmiştir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Haşr Suresi, 18)
Allah korkusu bazı kimselerin düşündüğü gibi bir korku da değildir. Allah korkusu, Allah'ı çok seven, O'na gönülden teslim olmuş, Allah'tan başka dost ve vekil edinmeyen müminlerin, Allah'ın razı olmayacağı bir tavır içinde olmaktan, Allah'ın hoşnut olmayacağı bir ahlak üzerinde olmaktan şiddetle sakınması, vargücüyle Allah'ın rahmetini ve hoşnutluğunu istemesi ve bunun için gayret etmesidir. Tüm insanları Allah yaratmıştır ve onları kendilerini bilip tanıdıklarından daha iyi bilip tanır. Herkesin kalplerinde gizli olanı, gizlinin de gizlisini bilir. Nefsinin insana ne tür vesveseler verdiğinden, ne tür oyunlar oynayacağından da çok iyi haberdardır. Çünkü nefsi yaratan, ona -imtihan için- sınır tanımaz kötülüğünü ve bundan sakınmayı ilham eden Allah'tır. Şeytanı da imtihan ortamının bir parçası olarak yaratmış ve ona bu amaç doğrultusunda birtakım özellikler vermiştir.
Allah korkusu ise bu imtihan ortamında müminin en büyük dayanağı olacaktır. Çünkü Allah korkusu kişiyi her an Allah'ın istediği gibi davranmaya, O'nu hoşnut etmeye çalışmaya, şeytanın ve nefsinin isteklerinden sakınmaya, onların hile ve oyunlarına karşı uyanık ve tedbirli olmaya sevk edecektir. Bu da, insana kendi sınır tanımaz isteklerini uygulatmaya çalışan nefsin ve şeytanın hiç işine gelmeyen bir durumdur.
Bu sebeple şeytan ve nefsi, insanı en başta Allah korkusundan uzaklaştırmaya çalışır. Allah'tan korkmanın gereksiz, hatta yanlış olduğu, asıl önemli olanın Allah sevgisi ve kalp temizliği olduğu gibi batıl telkinlerle onun Allah'tan korkup sakınmasını engellemek ister. Oysa Kuran'ı okuyan şuurlu bir insan, şeytanın bu tür telkinlerinin hiçbir gerçekliği olmadığını, tamamen saptırma ve aldatma amacı taşıdığını rahatlıkla görür. Zira Allah, müminlere Kendisi'nden korkmalarını Kuran'da son derece açık bir biçimde emretmiştir. Bu ayetlerden birkaç örnek şöyledir :
... Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır. (Bakara Suresi, 196)
... Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız. (Bakara Suresi, 203)
... Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah herşeyi bilendir. (Bakara Suresi, 231)
... Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 233)
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun yolunda cehd edin (çaba harcayın), umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Maide Suresi, 35)
Mümin her konuda olduğu gibi Allah'ın bu emrini de kayıtsız şartsız yerine getirmeye çalışır. Kuran'dan habersiz cahil kimseler gibi, Allah'tan korkmanın gerekip gerekmediği, Allah korkusunun mu yoksa Allah sevgisinin mi önemli olduğu, Allah'ı seven bir kimsenin neden Allah'tan korkması gerekeceği gibi, şeytani kuruntu ve vesveselere kapılmaz. Allah'tan korkmanın, tıpkı 5  vakit namaz kılmak, oruç tutmak gibi "farz kılınmış" bir ibadet olduğunu bilir ve bu ibadeti en güzel biçimde yerine getirmeye çalışır. Bununla birlikte, Allah Kuran'da insanın neden Kendisi'nden korkması gerektiğinin hikmetlerini de ayrıntılı olarak açıklamıştır.
Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadislerinde Allah korkusuyla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
Rabbim bana dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni halde de Allah'tan korkmamı, öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte de zenginlikte de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı, beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma halimin tefekkür olmasını, konuşma halimin zikir olmasını, bakışımın ibret olmasını, marufu (doğru ve güzel olanI) emretmemi. (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317)
ALLAH KORKUSU NASIL OLMALIDIR?
Allah’tan korkmak demek, deli aşığın korkusu yani Allah’ı gücendirmekten çekinmek, Allah’ın rızasından mahrum kalmaktan korkmak. Aşık sevdiğini gücendirmekten çekinir, onun sevgisinin yok olmasından çekinir, budur Allah korkusu. Mesela cehenneme gider, ateşte yanar, tamam ama asıl onu rahatsız eden Allah aşkını ifade edememesidir Allah’a. Yani aşığın ihtiyacını Allah aşığa böyle bildiriyor.
Allah’tan korkarsa insan Allah’ın emirlerine çok titiz oluyor, O’nu çok seviyor, saygılı oluyor. Mesela egoist olmuyor, bencil olmuyor, şefkatli oluyor, koruyucu oluyor, nefsine düşkün olmuyor, çıkarlarının peşinde olmaz, affedici olur, Allah’tan korkup affedici oluyor. Mesela af, sevgiyi devam ettiren bir güçtür. Mesela merhamet, sevgiyi devam ettiren bir güçtür. Mesela koruyup kollarsın, yemesine içmesine dikkat edersin, sporuna dikkat edersin sevdiğinin Allah rızası için. Bu işte o Allah aşkının bir tecellisi olur. Yoksa Allah’tan korkmazsa şahıs egoist, bencil olur, sırf kendini düşünür, affetmez, çıkarları çatışdığında sert davranabilir. Mesela kuşkucudur, fedakar değildir, cömert olmaz, gerektiğinde Allah için canını ortaya koyamaz. Birçok olumsuz negatif fiil üzerine yığılmış olur. Ama Allah korkusunda her türlü güzellik üzerine gelir yani sevgiyi sağlayan, güzelliği sağlayan her türlü güzellik Allah korkusunun üstüne tam anlamıyla oturmuş olur

Samimi Müslüman Allah’tan korkar, Allah’a karşı nezakette kusur etmez. Son derece saygılı bir üslupla konuşur. Biz her an ölebilecek, Allah’ın tecellisi olan varlıklarız ve şu kadarcık yerde Allah bizi konuşturuyor ve bize görüntü göstertiyor… Eğer insan çok imanlısıysa, Allah’tan çok korkarsa o sevinçten uyku da gelmez insana. Yani içi içine sığmaz, cennet sevinci, İslam ahlakının dünyaya hakimi olacağı sevinci, veli insanların sözlerinin doğru çıktığını görme sevinci, güzel ahlakın sevinci, sevinçler o kadar çok ki, Allah’ın verdiği nimetler sevinci. Ama hepsinin üstünde Allah’ın varlığının sevinci vardır, yani sonsuz bir gücün kontrolündeyiz. Ne büyük nimet elhamdülillah. Bunun sevinçlerini yaşasınlar, tabi bunun sonucu olarak insan da bir dirilik ve canlılık olur, ama hedef bu olmaz. Biz böyle bir güzelliği yaptığımız için Allah bunu nimet olarak verir inşaAllah.

Kuran'da Tarif Edilen Allah Korkusu

Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin. (Al-i İmran Suresi, 102)
Ayette belirtilen "Allah'tan nasıl korkup sakınmak gerektiği" Kuran'da son derece açık ve ayrıntılı bir biçimde tarif edilmiş bir konudur. Korkunun ne şekilde, nasıl bir ruh halinde ve ne şiddette olması gerektiği de Allah'ın ayetlerinde bir bir anlatılmıştır. Zaten Kuran'ın indiriliş amaçlarının en önemlilerinden biri de budur:
İşte bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır. (İbrahim Suresi, 52)
Şimdi Allah korkusunun nasıl olması gerektiğini yine Kuran ayetlerinden görelim.
ALLAH KORKUSU NASIL ARTTIRILIR?

... Allah korkusu durduk yere gelişmez, bunun sebepleri vardır, mesela cömert olmak, fakirlere yardım etmek, bu Allah korkusunu arttıran bir şeydir. Fakirlerin borcunu ertelemek veyahut tamamen silmek, Kuran’da bu belirtilen bir ahlak özelliğidir yani borcu tamamen affetmek. Eğer bunlar yapılırsa, iman hakikatlerine ağırlık verilirse, Kuran okunursa, Kuran’ın derinlikleri iyi kavranırsa, tevekkül de insanlarda gelişecektir. Tevekkül bereket getirir, rahatlık getirir, mesela ağaçlar tevekkül eder, Allah onlara olduğu yerde yiyeceklerini verir. Ama mesela kurtlar, tilkiler tevekkülsüzdür, hep aç gezerler dikkat ederseniz dağlarda, yani günlerce aç gezdikleri olur hırslı oldukları için. İnsana tevekkülsüzlük yakışmaz, Allah’a tam teslim olup rızkının Allah’tan olduğunu bilerek bu paniği, bu tedirginliği tamamen içlerinden atmaları gerekir.

Tefekkür insanın düşünmeye karar verdiğinde yine Cenabı Allah’ın verdiği o büyük nimeti kullanacak, samimiyetini ve vicdanını kullanacak. Samimi olarak düşünüldüğünde, mesela bir hücrenin yapısı veyahut bir sivrisineğin hayatı, yaşantısı, akılcı düşünüldüğünde nefes kesecek gibidir, çok heyecan verecek bir yapı ortaya çıkar. Hücreyi incelediğimizde yine öyle nefesimiz kesilir. Adeta bir şehir gibidir insan hücresi. İstanbul şehrini andırır. Öyle bir yapılanması vardır. Biz bundan hayretlere düşeriz. Hayrete düşünce Allah’a sevgimiz daha artar. Allah’tan korkumuz daha artar. Allah’tan korkumuz artınca da Allah’ın gösterdiği yola, yani İslam’a titizliğimiz daha da artar. Ve mükemmel ahlaklı oluruz.

Gücünün Yettiği Kadar Allah'tan Korkmak

Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin... (Tegabün Suresi, 16)
Allah Kuran'da insanlara sonsuz kudretini, makamının yüceliğini ve üstünlüğünü, Kendisi'ne karşı gelenler için hazırladığı azabın şiddetini ve büyüklüğünü detaylı olarak anlatmıştır. Artık bundan sonra kişiye düşen bu gerçekleri samimi olarak ve derin derin tefekkür etmesi, niyetinde ve yaptığı işlerde hep bu gerçeklerin bilincinde bir tavır göstermesidir. Bunu da ayette belirtildiği gibi gücünün yettiği derecede yapmaya çalışmalıdır. Yani gücünün yettiğince Allah'ın büyüklüğünü takdir etmeli, gücü yettiğince Rabbimiz’in tehdit ettiği azabın -cehennem azabının- büyüklüğünü, boyutlarını ve sonsuzluğunu tefekkür etmelidir. Bunun sonucunda kalbinde doğal olarak Allah korkusu oluşacaktır. Böylece mümin Kuran'da emredilen ibadetleri yapmamaktan, haram kılınan şeyleri ise yapmaktan gücü yettiğince korkup sakınacaktır. Zira korkup sakınacağı şeyler de Kuran'da kendisine detaylı olarak bildirilmiştir:
Böylece Biz onu, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur. (Taha Suresi, 113)
Burada belirtilmesi gereken çok önemli bir nokta daha vardır: Allah korkusu elde edilmesi zor olan, birtakım aşamalardan geçerek kazanılacak bir his değildir. Aksine şuuru açık, düşünen her insanın aksi mümkün olmayacak şekilde derinden hissettiği bir duygudur. Bir insanın gerçek Allah korkusunu elde edebilmesi için tek bir samimi tefekkürü bile yeterli olabilir. Kişi yalnızca bir an ölümü, ölümden sonra karşılaşacaklarını düşünüp, Allah'a karşı saygı dolu bir korku hissedebilir. Bu, tamamen insanın düşünmesine ve aklını kullanmasına bağlıdır.

İçi Saygı ile Titreyerek Korkmak

Allah diğer dünyevi korkularla karıştırılmaması için, Kuran'da Kendisi'nden korkan bir müminin hislerini ve ruh halini de tarif etmiştir. Müminin Allah korkusu başka hiçbir korkuya benzemeyen, son derece içli ve saygı dolu bir korkudur. Bu korku diğer korkular gibi insana sıkıntı ve azap veren bir korku türü değildir. Tam tersine, insana kulluğunu ve aczini hatırlatan, onun aklını ve şuurunu açıp geliştiren, insanı çok üstün bir ahlak seviyesine ulaştıran bir korkudur.
Bu korku müminin ahirete olan özlemini artıran, ümit ve şevkini körükleyen bir korkudur. Allah korkusu, müminin Allah'a olan yakınlığını ve sevgisini kat kat artıran, ona büyük manevi hazlar yaşatan asil bir duygudur. Kuran'da iman edenlerin taşıdıkları bu içli ve saygı dolu korkudan pek çok ayette bahsedilir:
Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır. (Mülk Suresi, 12)
... Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. (Rad Suresi, 21)
Görmediği halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan' ve 'içten Allah'a yönelmiş' bir kalp ile gelen içindir. (Kaf Suresi, 33)
Ki onlar (o peygamberler) Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Ahzab Suresi, 39)