8 Aralık 2015 Salı

Müstağnidir

"Müstağni", hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her türlü kusur, eksiklik ve sorundan uzak demektir ve bu sıfat ancak Allah'a mahsustur. İnsanlar ve diğer tüm canlılar da Allah'ın yarattığı ve her an O'nun dilemesiyle yaşamlarını sürdüren, birçok acizlik ve ihtiyaç içinde olan varlıklardır. Ancak başta da belirttiğimiz gibi, Allah'tan korkmayan insanlar, akıl ve şuurları kapandığı için Allah'a karşı acizlik içinde olduklarını görmezden gelirler. Kendi akıllarını beğenirler ve eksik ya da hatalı olabileceklerini düşünmezler. Kendilerinden son derece emin oldukları için de günaha girmekten sakınmaz, endişe duymazlar. Allah Kuran'da, bu zihniyetin sonucunun "azgınlık" olacağını bildirmiştir:
Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden. (Alak Suresi, 6-7)
Allah'ın bir denemesi olarak nimetlerde bir artış olursa azgınlıkları iyice pekişir. Halbuki bu, Allah'ın onlar için hazırladığı bir denemedir. Ve azgınca yaşadıkları süre arttıkça, cehennemde görecekleri azabın şiddeti de aynı oranda artacaktır:Bu insanlar kendilerini herşeyden müstağni gördükleri gibi yaptıklarının cezasını görmekten, bela ve azapla karşılaşmaktan da cahilce kendilerini uzak görürler. Bu nedenle azgınlıklarını ısrarla ve şuursuz bir cesaretle sürdürürler.
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor. (Tevbe Suresi, 85)
Oysa bu, tamamen sonuçsuz bir çabadır. Tek bir virüs bile Allah'ın azabını bu insanlara taşımaya yeterlidir. Ya da beyinlerindeki tek bir kılcal damarın çatlaması bu kişilerin sonsuza kadar yaşayacakları azabın başlangıcı olabilir. Hiç kimse ve hiçbir güç, bir insanı Allah'ın gazabından koruyamaz. Allah bu gerçeğe; "... Benim gazabım, kimin üzerine inerse, muhakkak o, tepetaklak düşmüştür." (Taha Suresi, 81) ayetiyle dikkat çekmiştir.Onlar bu gerçeğin farkında olmadıkları için, Allah'ın denemek için verdiği güç ve imkanların, kendilerini Allah'ın azabından koruyabileceği gibi bir yanılgıya düşerler. Örneğin, sağlam ve lüks bir arabanın kendilerini kazadan, yaralanmaktan ya da ölümden, sağlam bir binanın ise depremlerden, felaketlerden, saldırılardan koruyacağını düşünürler. İnsan elbette korunabilmek amacıyla sağlam bir binada oturabilir. Ancak dünyanın en sağlam binası bile yeri geldiğinde büyük bir felaket karşısında yıkılabilir.  Bunun gibi söz konusu insanlar, sahip oldukları imkanlarla alacakları diğer pek çok tedbirin kendilerini her türlü tehlike ve beladan koruyabileceğini, sağlıkları ve bedenleri ile ilgili alacakları her türlü önlemin kendilerini sarsılmaz kılacağını sanırlar.
Allah'tan korkmayan kimseler kendilerini ölümden bile müstağni görürler. Bu insanlar için, yakın çevrelerinden henüz yaşı genç bir insanın ölümü ya da makam-mevki, kültür seviyesi gibi konularda kendilerinden üstün gördükleri bir insanın ölümü ani ve beklenmedik durumlardır. Bu kişinin özellikle, bir kaza ya da ağır bir hastalık sonucu ölmüş olması, genç ve sağlıklı görülen bedeninin tanınamayacak, hatta bakılamayacak hale gelmesi, ölümü unutmak isteyen bu tip insanlara büyük bir darbe olur.
Belki de daha bir-iki gün önce beraber oldukları bir insanı, hurda şeklinde yol kenarına çekilmiş bir arabanın kenarında, yerde tanınmayacak şekilde yatarken görmeleri, daha sonra da siyah bir naylon torbanın içine konulup fermuarının boydan boya çekilmesi, unutmaya çalıştıkları birçok şeyi akıllarına getirir. Kendilerine hem yaş, hem hayat tarzı, hem de ruh hali olarak çok benzeyen bir insanı, etrafına üşüşmüş bir kalabalık tarafından yolda yatan cesedi seyredilirken görmek, kalplerini kendi ölümlerine ve ahiretlerine hiç hazırlık yapmamış olmanın verdiği korkuyla doldurur. Çünkü belki de bir-iki gün öncesine kadar üzerindeki kıyafetlerle insanlara hava atan, bütün amacının mesleğinde en üst seviyeye gelmek olduğunu ve din ile ilgilenecek vakti olmadığını anlatan ya da ahiret konusunda alaycı espriler yapan bu tanıdıkları, şimdi çok farklı bir durumdadır. Görevliler yola saçılan ve parçalanmış olan gözlüğünü, ezilen ayakkabılarını veya marka olduğu için hava attığı diğer eşyalarını süpürerek çöpe atarlar. Oldukça beğendiği vücudunun kokmaması için hemen morga kaldırılan ve orada diğer ölülerin bulunduğu soğuk dolaba bırakılan bu insan, bir iki gün içinde de beyaz bir bezin içine sarılarak kendisi için açılan çukurun içine atılır.
Ancak çoğu kişinin, yakını olan bir insanın ölümünden ve bu durumunu görmekten duyduğu korku, çok kısa sürer. Aradan az bir süre geçmeden umursuz ve pervasız zihniyetlerine yeniden geri döner ve ölümü yine kendilerinden uzak görmeye başlarlar. Etraflarında sürekli ölen insanları görmelerine, ahiretin varlığını bilmelerine, bedenlerinin de gitgide yıpranmasına ve ölüme adım adım yaklaşmalarına rağmen Allah'tan korkup sakınmadıkları için ölümü ısrarla düşünmez kendilerinden uzak görürler. Bu yüzden de çok kısa süreleri kalmasına rağmen kendilerine çeki düzen vereceklerine, kendilerini Allah'ın dilediği biçimde düzelteceklerine, daha kalın bir gaflet perdesine bürünürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder