8 Aralık 2015 Salı

Allah'ın Tehdidinden Korkarlar

Allah bir ayetinde müminin, Kendi makamından korktuğu gibi, tehdidinden de korktuğunu belirtir:
... İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır). (İbrahim Suresi, 14)
Allah'ın tehdidi, Rabbimiz’e iman ve itaat etmeyen, O'nun rızasını gözetmeyen, emir ve yasaklarını tanımayanlar için vaat ettiği maddi, manevi sonsuz bir azaptır. Bunun yeri de cehennemdir. Mümin, bu dünyada hiç kimsenin Allah'ın azabından emin olamayacağını çok iyi bilir. Bu yüzden Allah'ın, inkarcılara vaat ettiği cehennemdeki dayanılmaz ve sonsuz azaba düşmekten korkar. Müminlerin bu ruh hali Kuran'da şöyle tarif edilir:
Onlar, din gününü tasdik etmektedirler. Rablerinin azabına karşı (daimi) bir korku duymaktadırlar. Şüphesiz Rablerinin azabından emin olunamaz. (Mearic Suresi, 26-28)
Allah'tan içleri titreyerek korkan müminler, Kuran'ı okurken cehennemle ilgili ayetlerin hepsini tek tek kendi nefisleri üzerinde düşünürler. Zira Kuran ayetlerinde, Allah'ın sürekli müminlere hitab eden uyarıp korkutmaları yer alır; inkarcılar ise zaten Allah'ın kitabını okumazlar, okusalar da gereği gibi kavrayamazlar. Dolayısıyla müminler, bu ayetlerin Allah'ın mümin kullarını uyarmak ve onları cehennemden sakındırmak için olduğunu düşünürler. Çünkü, Kuran'dan öğüt alabilecek ve Allah'ın azabından korkup sakınabilecek yalnızca kendileridir. Bundan dolayı da diğer insanları değil, Kuran'da övülen takva sahibi müminleri ve üstün ahlak sahibi peygamberleri kendilerine örnek alırlar. İşte bunun doğal bir sonucu olarak "cehennem ayetleri diğer insanları ilgilendiriyor, ben ise müminim" gibi kendinden emin bir ruh hali içine girmezler. Elbette imanlarından dolayı Allah'tan daima kurtuluşu ve rahmetini umarlar. Ancak bu, "… Rablerine korku ve umutla dua ederler…" (Secde Suresi, 16) ayetinde dikkat çekildiği gibi yine korkuyla karışık bir ümittir.
Allah Kuran'da insanları cehennemden sakındırmak için pek çok uyarı ve hatırlatmada bulunmuştur. Belki korkup sakınırlar diye inkarcıları ahirette karşılaşacakları azapla tehdit etmiştir. Bu Kuran'da şöyle vurgulanır:
... Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir." Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte Allah, Kendi kullarını bununla tehdit edip-korkutuyor. Ey kullarım öyleyse Benden sakının. (Zümer Suresi, 15-16)
Gerçek şu ki Allah insanları gerek ayetleriyle, gerek elçileri aracılığıyla, gerekse yaşadıkları olaylarla Kendisi'nden sakındırır. Onlara çağrıda bulunur, azabıyla korkutur. Ama bu uyarılar "... Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka birşey artırmıyor." (İsra Suresi, 60) ayetinin bir tecellisi olarak inkarda diretenlere bir fayda sağlamadığı gibi, kaçışlarını daha da artırır. Ve o zaman da yalanladıkları azap üzerlerine hak olur. Allah ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
Sen buna müstahaksın, dahasına müstahaksın. Yine müstahaksın, dahasına da müstahaksın. İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? (Kıyamet Suresi, 34-36)
Dünyada bulundukları süre içinde Allah korkusundan uzak yaşayan ve Allah'ın azabını yalanlayanlar, hesaba çekildikten sonra kitaplarını sol yanlarından alırlar ve bu an artık haklarında hükmün verildiği ve sonsuz azaba mahkum oldukları andır. Bölük bölük cehenneme sevk başlar. Daha ulaşmadan başlarına geleceklerin korkusu tüm benliklerini kaplar. Psikolojik olarak tamamen çökmüş durumdadırlar. Sürüklenerek cehennemin kapısına varırlar. O anı Allah ayetlerinde şöyle bildirir:
İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür." (Zümer Suresi, 71-72)
Bu şekilde bir daha asla çıkmamak üzere cehennemin kapılarından içeri girerler. Cehennemin kapıları üzerlerine kapatılır ve kilitlenir. Hiçbir kaçış imkanı yoktur. Artık bedenleri ve ruhları sonsuza kadar dayanılmaz acılar içinde kıvranacaktır. Ama uğrayacakları azapların hiçbiri onları öldürmeyecektir. Her seferinde derileri yenilenecek ve onlar işlerinin bitirilmesini isteyecek ama kendilerine şöyle cevap verilecektir:
(Cehennem bekçisine:) "Ey Malik (bekçi), Rabbin bizim işimizi bitirsin" diye haykırdılar. O: "Gerçek şu ki siz, (burada) kalacak kimselersiniz" dedi. (Zuhruf Suresi, 77)
Cehennemdeki azapların farklı çeşitleri vardır. Bunların her biri insanın hayal gücünün ötesindedir. İnkarcı cehennemin odunu olur (Cin Suresi, 15), ateşin üstünde tutulup mum gibi eritilir, yüzü ateşte evrilip çevrilir, elleri bağlı olarak ateşin dar yerine atılır, haşlanır, dağlanır, bu haldeyken demirden kamçılarla kırbaçlanır, katrandan elbiseler giyer, ateşten yataklara yatırılır, üstüne ateşten örtüler örtülür, darı dikeni ve zehirli zakkum yer, kan ve irin içer, başından aşağı kaynar su dökülür, içirilen kaynar su bağırsaklarını parça parça koparır, ateş yüzünü yalar, dişleri sırıtır halde kalır, nefes alıp vermesi bile kahır doludur. Bütün bunlar bir daha son bulmayacak olan fiziksel azabın sadece bir parçasıdırlar.
Cehennem ehli fiziksel olduğu gibi psikolojik olarak da acı çeker. Çaresizlik, ümitsizlik, pişmanlık, aşağılanma, rezil olma, küçük düşme, horlanma, öfke, kin ve çekişme duygularının karışımı sonucunda yaşadıkları azap da bir yandan kendilerini yer bitirir. Onca kalabalığın arasında herkes yalnızdır ve birbirine düşmandır. Sürekli birbirlerini lanetlerler. Çığlıklar, haykırışlar, yalvarmalar, kahır dolu inlemeler birbirine karışır.
Ancak şunu unutmayın: Cehennemde bu azapları yaşayanlar başka yaratıklar değildir. Dünyada sokaktan geçerken gördüğünüz, bir kısmını tanıdığınız bildiğiniz insanlardır. Hiçbir şey değişmemiştir, tümü aynı şuur açıklığında insanlardır. Belki de hiç ummadıkları bir anda ölüm melekleri canlarını almış ve kendilerini yaptıklarının karşılığını öderken bulmuşlardır. Allah'ın yarattıkları arasında, Allah'ın bu büyük tehdidinin şuurunda olup sürekli korku ve ümit içinde yaşayanlar ise yalnızca müminlerdir:
Onlar: "Rabbimiz, cehennem azabını bizden geri çevir; gerçekten, onun azabı ödenmesi kaçınılmaz bir borç (veya sürekli bir acıdır)" derler. (Furkan Suresi, 65)
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdular: “Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır.” Ebu Said der ki: “Kim (bu ihbarın ifade ettiği hakikatten) şüpheye düşerse şu ayeti okusun: “Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz...” (Nisa Suresi, 40)(Tirmizi, Sıfatu Cehennem 10, (2601)Böyle olmakla beraber Allah’tan bir rahmet olarak Peygamber Efendimiz (sav)’nin şöyle bir hadisi de vardır:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder